Kapitalist-emperyalist sistemde, ekonomiyi takip eden fakat dönüp tekrardan ekonomiyi ve sosyal hayatı düzenleyen politikada da gizlilik esasdı. İşte bu nedenlerle Cinayet, katliam, yasadışı elde edilen kar, devleti hortumlama, suiistimal vb. vb. tüm pislikleri farklı ve güzel gösterme sanatına Algı Yönetme ‘Sanatı' diyoruz.
Burada, hem Algı Yönetim ‘sanatını' kısaca irdeleyip, hem de sınıfsal, ekonomik, sosyal, siyasi, ideolojik, kültürel ve psikolojik pozisyonları kısaca ele alarak, yerel seçim sonuçlarını 4 parti için tahmin etmekle kendimi sınırlı tutacağım.
İNSANLIĞIN YOZLAŞMA VE YOK OLMA SÜRECİNDE EN YÜKSEK AŞAMA: ALGI YÖNETME
İnsanı gerçeklerden uzaklaştırıp kendi çıkarcı ve iğrenç amaçlarına hizmet edecek şekilde ele alınan yol ve yöntemlerin tamamına Algı Yönetme, bunun eğlence ve hoş vakit geçirme biçimine de illizyon yani sihirbazlık diyoruz.
Algı Yönetenler, sınıflı toplumlarla birlikte ortaya çıktılar; ama yüksek lisans ve doktoralarını kapitalizm-emperyalizm çağında yaptılar.
Kapitalist üretim biçiminde sömürü artı değer olarak gizlenmişti. Hâlbuki köleci ve feodal toplumlarda yönetenler tüm değerlere el koyup insanları açıkça yok edebiliyorlardı. Bu tamamen yasal ve kabullenilmiş bir durumdu. Saklama ihtiyacı yoktu.
Kapitalist-emperyalist sistemde, ekonomiyi takip eden fakat dönüp tekrardan ekonomiyi ve sosyal hayatı düzenleyen politikada da gizlilik esasdı. İşte bu nedenlerle Cinayet, katliam, yasadışı elde edilen kar, devleti hortumlama, suiistimal vb. vb. tüm pislikleri farklı ve güzel gösterme sanatına Algı Yönetme ‘Sanatı' diyoruz.
Muktedirler Algı Yönetme Üniversitesinin başına, verdiği doktora tezini onaylayarak Hitler'i getirdiler.
Ne varki Hitler, işi kişiselleştirip eline yüzüne bulaştırdı. Sistemin imdadına ise Nazi İstihbarat Şefi General Gehler yetişti: 2000 Gestopa ve SS subayıyla birlikte 1945-6 yılında ABD ordusuna iltihak etti.
İşte o günden bu yana diyebiliriz ki tüm NATO ülkeleri, Nazi ruhu ve taktikleriyle dünyamıza yön vermektedirler.
İktidardakiler tarafından yürütülen bu çalışma tarzının düalizm dediğimiz bir tür bordurlayn hastalığı olduğunu bilmeliyiz. Buna paranoya ve şizofreni de diyebiliriz.
Bu ülkeleri yönetenleri normal insanlar olarak görmeniz de bir algı yanılması olup sizinde çift kişilikli sürece girdiğinizin bir belirtisidir.
Eğer gücümüz olursa onların hepsini rehabilitasyon merkezlerine almalıyız. Acele etmezsek sadece insanlık değil yeryüzü ve evren de elimizden kayıp gidecek. Çünkü burada insan öldürmeyi oyun, paranın emrine girmeyi ise marifetmiş gibi üstünlük sanan manyaklar ve zavallı hastalar var.
Algı Yönetmek için iki temel kaynak şarttır: Bunlar bilgi ve güçtür. Fakat onu ‘sanat' yapan bu bilgi ve gücü kullanmadaki yetenek ve ruhsal durumdur.
Bilgi ve gücün merkezileştirilmesi esas olup, bunların bir orkestra enstürümanları gibi uygun sesler çıkartılarak kullanılması ve kitlelerin kulağına hoş gelmesi esastır.
Öyleyse buyrun ülkemize.
ÜLKEMİZDE Kİ KİTLESEL PARTİLERİN GENEL BİR ANALİZİ VE SEÇİMLER
Ülkemizde de siyaset ve toplumun tüm alanları bir sis perdesiyle kapalıdır. Örneğin patişahların birer katil oldukarını, İslam ülkelerinin hiçbirinde insanlık yararına bilimsel ve teknolojik ilerleme olmadığını, Atatürk'ün Selanikteki evini bombalayanın Nevşehir'e Vali yapıldığını, camilere bomba atanların da Türkçü-İslamcı devlet ajanları olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz. Ama onlar kahraman! Bizler, eşitlik, kardeşlik, özgürlük isteyip bu ülke-halk için ölen ve işkence görenler hain ve terörist!
Bugün ülkemizde görünen ve yasal olan anayasanın dışında Milli Siyaset Belgesi denilen ve Türk-İslam Sentezi ilkeleriyle dolu olan bir Kırmızı Anayasa olduğunu biliyormusunuz?
Devletin seçilmiş bürokratları, askeri erkânı ve hükümet üyelerinin bu anayasaya göre hayatımıza şekil verdiğini de sanırım bilmiyorsunuz?
Ergenekona paralel Nakşi ve Nurcuların devlet içinde karar mercilerinde olup, geleceğimizi çizdiğini de biliyorsunuzdur?
Bu kadar gerçek bizi bozar diyorsanız sizi neşelendirecek partilere ve seçimlere geçelim derim.
AKP
AK PARTİ,çaresizler ve çıkarcılar tarafından güzel, alımlı ve olağanüstü süslü bir bayana benzetiliyordu geçen yıla kadar. Tüm haykırmalarımıza rağmen başta bizim eski arkadaşlar** olmak üzere kimseye bu bayanın makyajla güzelleştiğini anlatamadık. Keza Gezi olaylarıyla birlikte ilk makyajlar dökülmeye başladı. Rimel ve far'ın akmasıyla bayanın gözünün fel fecir oynadığı ortaya çıkmıştı. Zaten büyük çoğunluk bu güzelliğin hiçbir zaman artık eskisi gibi olamaycağını söyleyip durdu. Makyaj tazeleyerek eski güzelliğine kavuştuğunu düşünen bayan, 17 Aralık'tan sonra sırasıyla allık, ruj, göz çizgileri ve sürmesinin de akmasıyla çirkin ve kaba yüzünü göstermek zorunda kaldı. Fakat yine de hızla makyaj tazelemeye başlamışken (Tabi herzaman ki gibi B.A ve A.G' ün de yardımıyla.) "Baba ve Oğul" arasındaki sesli tragedyanın sahnede yer almasıyla makyajın astarı sayılan fon döteninde tümden aktığını gördük. Ne yazık ki çirkinlik, tüm ihtişam ve muhteşemliğiyle karşımızdaydı. İsterseniz makyajın altındaki bu acınası çirkinliğe bir grafikle birlikte bakalım.
Yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi %3-4'lük seçmenin oluşturduğu siyah çekirdek, şeriat yasalarına göre yaşamak isteyenlerin toplamı. Bu grubun nerdeyse %90'ı işçi, köylü, esnaf gibi dar gelirli veya işsizlerden oluşuyor. Bunun etrafındaki halkada ise, namazında niyazında, %6-7civarında ki ılımlı Müslümanlar bulunmakta. Bu halkadakilerin ortak özelliği, köy, kasaba ve kentin gettolarında yaşayan ekonomik ve kültürel olarak geri kesimlerden oluşmasıdır. Bu grubun hemen üzerindeki halka ise kasaba ve köylerden gelen fakat ilişkileri canlı tutan kent ticaret erbabından oluşuyor. Anadolu kaplanlarının büyük çoğunluğu buradan ve onun üzerinde ki halkadan çıkıyor. Bu 4. halkaya sosyal-demokrat tutucular, milliyetçi açlar, liberal gözü doymazlarla, daha dramatik olanı, Kürt halkı da katılmıştır. Böylece ilk seçimde AKP, %35 civarında bir oy oranına ulaşmış oldu. Başlangıçta ‘Şeriat getirecek' korkusuyla uzak duran her kesimden unsurlar iktidarın yarattığı güç ve imkânların etkisiyle giderek partiye akın ettiler. İşte nokta noktadan sonraki halka bunları gösteriyor. Bu halkaya özellikle zengin katmanlarından laik ve modern yaşam biçimini seçmiş olanlar da katıldı. Sonuç %49'a varan bir oy oranı. Bu oran ne yazık ki alternatifsizliğimizin bir sonucu olarak Anayasa referandumunda %58'e kadar çıktı.
Gezi eylemleri öncesi yaşamsal ve sanatsal haklara yönelik saldırıların artması yani rimel ve far'ın dökülmesi ile aydın ve sanatçı isyanı başladı. Önce aydınlar, arkasından Anadolu ve Arap alevileri bayrağı kaptı. Gezi olayları sonrası dış iki halkanın çoğunluğu AKP'yi terk etti. Sadece tortular kaldı. Fabrika ayarlarına dönülmüştü. AKP'nin oy oranı 17 Aralık öncesi artık % 40 civarıydı.
17 Aralıkla birlikte, oy depolarında farelerden oluşan bir gerilla hareketi doğdu: Son yaşananlarla birlikte bu halkadan ciddi nurcu kopmalar olduğunu biliyoruz. Fakat diğer tarikatlardan kadrolar bunun yerini aldı diyebiliriz. Fakat bu çekirdekten ayrılanların yüksek bir çoğunluğunun, özellikle de İç Anadolu ve Doğuda MHP'ye kaydığını görüyoruz. Özellikle ‘baba ve oğul' tregedyası, halkaların hepsini büzdü. Ve fareler koca bir ordu haline gelip oy depolarını eritmeye başladılar. Sanırım depolar şu günlerde hala boşalmaya devam ediyor. Eğer depo sahipleri 30 Mart'a kadar fareleri temizlemeye yönelik demokratik açılımlar yapmazlarsa- ki yapmayacaklar- deponun sanırım yarısı boşalmış olacak. AKP'nin oy oranı, yeni bir sürpriz çıkmazsa % 30'lar civarına inecek gibi gözüküyor. Eğer zirveden büyük bir kaya düşerse bilin ki bu oran %20 leri zor görür.
CHP
CHP, ulus yaratma stratejisinin yüz yıl öncesinden kaldığının ve bunun güncellenerek yeniden ele alınmasının önemini kavrayamayanların yönettiği bir yapı. Ülkenin Ermeni, Rum, Alevi, Kürt, Çerkes vb. etnik ve inanç ve de ekonomik sosyal, kültürel, laik ve demokrasi sorunlarına sözde değil özde ciddi bir çözüm üretemeyen yüz yıllık bir çınar. Kürt özgürlük hareketinin lideri APO'yu yakaladıktan sonra bir iktidarın çöküşünü ve ‘çocuk katili' dedikleri APO ile görüşmeler yapan fakat sürekli oylarını artıran dinci iktidarın yükselme nedenlerini tahlil edemeyen bir siyasi kurmaylar topluluğu. ‘Toprak işleyenin su kullananın' ve ‘Düzen değişecek' dediği için %42 lerde oy alan ama hala bunun sırrını bir türlü çözemeyen seçkinler derneği. Ergenekon denen cinayet mekanizmasını tartışmayan, aksine onun avukatlığına soyunan ve yönetimini bunlarla dolduran parti. Kürtleri İslamcılara, Yörükleri Türkcülere, İç Anadolu ve Kardenizi Türk-İslam sentezcilerine, İstanbul'u dinci-liberallere terk edip Akdeniz ve Ege sahillerine çekilen siyasi organizasyon. Alevilerin, aydınların, emekçilerin ve yorgun sosyalistlerin başka bir umut olmadığı ve de sırf Atatürk modernitesi için toplandığı siyasi şemsiye. Adı sosyal-demokrat olan fakat karekteri anti-demokrat ve milliyetçi olan seküler teşkilat. Tek tesellimiz ise parti içinde çalışan demokrat ve sosyal kadrolarla her zaman birlikte olma şansımızın olması. Özetle halkın sadece % 25'inin yöneldiği bir parti. CHP, Gezi olaylarından sonra ciddi oranda Arap Alevilerini, sermaye kesimlerini ve seküler yaşam taraftarı aydınları kazanmış gözüküyor. Son 17 Aralık depremi sonrasında da evinden kopanların özellikle aydın ve liberal kesimlerin toplanacağı bir çadır. Sanırım % 30 lar civarına, Ecevitten sonra hiçbir çözüm üretmeden ve geçici de olsa ulaşacak gözüküyor.
MHP
Tanrı dağı kadar Türk, Hıra dağı kadar Müslüman olan bu hareket aslında derin devletin siyasi uzantısı. Kırmızı Anayasa hükümlerini genel olarak uygulayan ve burdaki strateji ve taktikleri izleyen yapı. Kürt, Aleviler, aydın ve emekçiler arasında ciddi bir gücü olmayan taşranın ve köylerin milliyetçi partisi. Türkeş'in Nazi Generali Gehler ekibince eğitilmesi sonucu ülkemizi kana boyayan İttihad ve Terakki'nin 1960 yılı versiyonu. Kendisine iç düşman olarak Komünist, Ermeni, Rum, Alevi ve Kürtleri seçen bir teşkilat. Bu açıdan hiçbir demokrasi projesi olmadığı gibi hiçbir ekonomik modeli de bulunmayan siyasi yapı. 1980 Cuntası tarafından devlete verdiği üstün hizmetlerine rağmen içeri tıkılan ve yargılanan parti. Bu açıdan Bahçeli tarafından devletten bağımsız bir parti yaratma derneği. Tabanı giderek daha çok seküler olan, yoksul ve dar gelirliler çadırı. Sovyetlerin yıkılması sonrası düşman olarak kendine kominizm yerine Kürtleri alan organizasyon. Oy oranı, 1970 lerde %2-3 iken şimdilerde %10-20 arasında gidip gelen parti. Gezi olaylarından sonra düşüşe geçen fakat 17 Aralık sonrası nurcuların ve geri unsurların etkisindekilerin geçici olarak hücumuna uğrayan siyasi hareket. Sanırım % 20 ler bandını zorlayacak gibi gözüküyor.
BDP
Güneydoğunun aslanı, batı bölgelerinin itilmişi. Güzel ülkenin batısında kırka yakın ilde tek oy alamayan parti. Kürt ulusal hareketinin yegâne temsilcisi. Devletle ilişkisi sadece Apo'nun kurduğu çözüm görüşmeleri ve içine sızmışlarla sınırlı. Ülkenin batısını tanımayan sadece onur ve kimlik savaşı veren bir organizasyon. Emekçiler, kadınlar, ötekileştirilenler ve tüm ezilenlerin güvenli limanı. Türkiye partisi olmak için harcadığı tüm çabalarının sonuçsuz kalmasına rağmen uygun bir çalışma tarzı tutturamayan parti. Ve ülkesinden ayrılmayı düşünmeyen birleştirici güç. Tek açmazı devletin cepheye sürdüğü halk çocuklarıyla kapışması. Tek yanılgısı ise; devletin, örgütü dağıtmak, Kürtleri ise kazanmak üzerine kurulu stratejisinin sonuç vermeyeceğine yer yer inanmış olması. Gezi parkının kıvılcımını ateşleyen fakat bu ateşten yeterince faydalanamıyan teşkilat. Ama herşeye rağmen hem Gezi olayları hemde 17 Aralık gelişmeleri sonucu oyunu oran olarak en fazla artıracak siyasi yapı. Kürt aydınları ve bağımsız sosyalistlerin oyları dışında AKP-Erkenekon işbirliğinden rahatsız olanların toplandığı merkez. BDP, sanırım %10 barajını zorlayacak gibi gözüküyor. Tabi çatışma vb. provakasyonlar olmadığı müddetçe.
Son olarak;
Anketler, algı yönetmenin en önemli araçlarından biri. Bugün AKP'ye bağlı veye yakın tam bir düzüne anket yapan şirket var. Bunların sonuçlar üzerinde yaptıkları maniplasyonun ötesinde önemli olan kararsızların dağıtımında ve de anket yerlerinin ve kişilerin seçiminde ki tercihlerinde, kasıt ve bilgisizlikleri nedeniyle de ortaya yalan yanlış sonuçlar çıktığını görüyoruz. Umarım yukarıdaki tahlillerle sağlıklı bir tahmin yapmış olalım. Yeni sürpriz gelişmeleri ve sonuçları da bekleyelim derim.
07.03.14 S.Ş.POLAT
• *Bu yazı neredeyse 40 gündür elimin altında. Her gün güncellemekten yorulup sizlerle paylaşayım dedim. Artık yeni tapeler ve gelişmeleri bunun üzerine koyarak değerlendirme zahmetine katlanırsınız umarım.
• **Bizim medyadaki 68'liler için gerçekten üzülüyorum. Bizim onları takip ettiğimiz kadar keşke onlar da bizi takip edebilselerdi bu kadar acı çekmez ve çektirmezlerdi.
Yazarın Dİğer Yazıları
2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
19 Şubat 2020Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
23 Ocak 2020Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
26 Kasım 2019Aydınların Sefaleti
22 Ekim 2019Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
19 Eylül 2019Erdoğan nereye koşuyor?
24 Temmuz 2019Devrimci hareketin can alıcı sorunu
13 Temmuz 2019İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
20 Mayıs 2019CHP: umut mu yoksa çaresizlik mi?
24 Mart 2019Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
12 Mart 2019Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
27 Şubat 2019Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
14 Şubat 2019Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
21 Haziran 2018Normal ve anormal insan profili
15 Kasım 2017Adalet Yürüyüşü ve Ortak Mücadele Anlayışı Üzerine
8 Temmuz 2017Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
4 Ağustos 2016R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
7 Temmuz 2016Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
9 Mart 2016Enseyi karartmak yok!
5 Kasım 2015AKP'nin düşüş eğrisi
26 Ekim 2015